LENFÖDEM (FİL HASTALIĞI ) NEDİR?
Lenf sıvısının anormal şekilde toplanması ile bir vücut parçasının şişmesidir. Bu durum yüzde, boyunda, karında veya akciğerde görülebilir. Kronik ve ilerleyen bir durum olmasına rağmen, iyi bakım ile ve bazı temel kurallara dikkat edilerek genellikle kontrol altına alınabilir. Lenfödem normal ve aktif bir yaşam tarzıyla da aynı anda ilerleyebilir.
Lenfödem çoğu zaman ağırlık hissine, kozmetik deformasyona, tekrarlayan enfeksiyon olaylarına (selülit, lenfanjit) ve seyrek olarak da kötü huylu dejenerasyona sebep olabilir.
Lenf dendiğinde ilk akla gelen lenf boğumları olmaktadır. Yaygın bilinen bir başka husus ise bunların boğaz veya kasıkta oluşup iltihap durumunda şiştikleridir. Tüm bedenimizde bulunan yüzlerce lenf boğumu bütün bir lenf damar sisteminin parçasıdır. Lenfödem gereken önlem alınmayıp tedavisi ihmal edildiğinde yaşam kalitesini doğrudan olumsuz yönde etkileyen çok ciddi bir dolaşım bozukluğu hastalığıdır.
LENF DAMAR SİSTEMİ YAPISI VE FONKSİYONU
Lenf damar sistemi atar ve toplardamar sisteminin yakınından geçen bir taşıma (transport ) sistemidir.
Arter ve toplardamarlardan oluşan kan damar sistemi kalbin pompa olarak çalıştığı dallanmış bir boruya benzer. Büyük ve sızdırmaz boru olarak kalpten çıkan arterler ayrı ayrı organlara ulaştıktan sonra çok sayıda dar gözenekli duvarlı borulara (kapiller =ince kılcal ) dallanır.
Organlardan çıkan ince kılcallar yine büyük damar olarak birleşip, toplardamar şeklinde kalbe doğru yönlenir. Organlardaki madde değişiminin gerçekleşmesi ancak geçirgen kapillerlerle sağlanır.
Damar sistemi arter damarlarla organlara bol oksijenli ve besleyici kan gönderen ve toplardamarlar ile organlardan böbrek ve karaciğer üzerinden arındırılan, çürüf maddeleri ve karbondioksiti atan kapalı bir sirkülasyondur. Lenf damar sisteminin yapısında boru ve kılcal damarlar bulunmaz. Lenf damar fil hortumuna benzeyen kapilerleri ile direk organlardan başlayan ve orada sulandırılmış proteinleri taşımak için alan yarım bir sirkülasyon oluşturur. Kandan farklı olarak renksiz olan bu protein içerikli doku sıvısına lenf sıvısı veya lenf denir. Lenf, kapilerlerden lenf damar sisteminin boru damarlarına yönlendirilip toplardamarlara akmasıyla lenf damar sistemi de kan damar sistemi ile bağlanmış olur.
Büyük boru damarları, atardamarlar, toplardamarlar ve lenf damarları besin ve çürüf maddeleri alıp verilmesini sağlayan ufacık geçirgen borulara dallanmaktadır. Lenf sıvısının oluşumunu da bu bölgede gerçekleşmiş olur.
Lenfödem seyrek de olsa kötü huylu dejenerasyona yol açabilmektedir.
Toplardamarlar ve lenf damarlarının her ikisi de maddelerin atılımı için vardır. Sadece toplardamarlar yetmemektedir, çünkü bazı maddelerin lenfatik bir atılıma ihtiyacı vardır. Bu tarz maddelere lenf yükümlüsü adı verilir. Lenf kapilerleri büyük ağızları ile bu suda erimiş maddeleri çekmektedir. Beraberinde alınan su gerekirse lenf boğumunda tekrar süzülmektedir.
Lenf damar sisteminin örneğin lenf boğumlarının bağışıklık sistemindeki rolü önemlidir. Lenf damar sisteminde bir hasarın proteinlerin ve doku sıvısının olduğu gibi dokuda hem de hücrelerin arasında kalması dokunun şişmesine yol açar. Eğer lenf yükümlüsü doku sıvısı artık tamamıyla aktarılamıyorsa lenf ödemi oluşur. En çok da kollarda ve bacaklarda görülür.
LENF DAMAR SİSTEMİNDE KISITLAMALAR VE SONUÇLARI:
Burada lenf damar sistemi hastalıklarının fonksiyon bozukluğu nedeniyle çok sayıda sebepleri olabileceği görülmektedir.
Lenf damar sistemi genetik sebepler veya dışardan gelen yaralanma, ameliyat gibi sebepler olmak üzere iki yolla meydana gelir. Bunun dışında da primer lenf ödemi ile kombine şekilde meydana çıkabilecek gelişim bozukluları olabilmektedir.
Primer lenf ödem: Lenf damar sistemi genetik olarak vücudun zayıf bir bölgesi olabilir. Böyle bir lenf damar sisteminin bu yükü artık kaldıramaması durumunda yaşam içerisinde er ya da geç bir primer lenf ödemi oluşur.
Primer lenf ödemin çeşitli sebepleri olabilir: Lenf kapilerleri eksik olduğu (aplazi) durumda lenf sıvısı sadece düşük bir miktarda oluşabilmektedir. Yine genetik olarak çok az sayıda lenf damarlarının bulunduğu veya bu lenf damarlarının çok dar olmaları da olabilir (hipoplazi).
Lenf damar fonksiyonunda bir bozukluğun ilk belirtisi şişliktir. Lenf ödemi her zaman hemen ortaya çıkmaz fakat daha sonra çalışan lenf damarlarına sürekli fazla yüklenilmesi sonucu meydana çıkabilir. Primer lenf ödeminin 1-35 yaş aralığında başlaması durumunda erken lenf ödem (lymphoedema praecox) adı verilir. 35 yaş sonrası meydana çıkması durumuna ise genç lenf ödem (lymphoedema tardum) adı verilir.
Sekünder lenf ödem:
Sağlıklı bir lenf damar sistemine zarar veren herşey en kötü ihtimallle kalıcı bir zarara ve ardından sekonder lenf ödeme yol açar. Bunlar ezikler ve burkulmaların yanısıra özellikle mantarlar mikroplar virüsler veya solucanların yol açtığı iltihaplar da olabilir.
Günümüzde en sık görülen sebep arasında kötü huylu tümör tedavisi yer almaktadır. Birçok kanser hücresi metastazlar oluşturmak için lenf damarlarından en yakın lenf boğumuna gitmektedir. Bu durumda lenf damar sistemine zarar vermeyi göze alarak bazı lenf boğumları ilgili bölgeden alınarak kanser hücreleri oluşumu açısından tetkik edilir ve ardından ilaç tedavisi veya lenf damarlarına olumsuz etki eden ışın tedavisi uygulanır. Kanser tedavisinin öncelikli olan bu durumlar lenf akışını keser. Göğüs kanserinde koltuk altındaki lenf boğumları söz konusu ise koldan akış kasıktaki lenf boğumu söz konusu ise ilgili bacak ve cinsel organdaki akış kısıtlanmaktadır.
Kişisel genetik duruma göre vücut mevcut lenf damarlarını daha verimli hale getirerek, başka lenf damarlarına veya toplardamarlara başka yollar ekleyerek (anastomozlar )lenf damar veya lenf düğümlerinin genişleme ve gevşemelerini sağlar. Bu durumda bile lenf boğumları yeniden oluşturulamadığından hasarlar belli bir dereceye kadar telafi edilmiş olur.
Kanser tedavileri lenf akışının kesilmesine sebep olabilmektedir.
LENFÖDEMİN ÇEŞİTLİ AŞAMALARI:
Lenf ödemin çeşitli aşamaları lenf ödemin bir gün içinde oluşmadığını göstermektedir. Oluşan prosedürler bir başladıktan sonra zaman içinde lenf ödemin ilerlemesine neden olan komplike mekanizmalar harekete geçmektedir. Dokuda ki proteni zengin sıvı birikimi nedeni ile yeni bağ dokusu özü oluşturan hücreler aktifleşmektedir.
Bu prosedür bazı noktalarda yeni dokunun oluştuğu büyük bir yaranın iyileşmesine benzer. Bu duruma fibroz denir.
Fibrozda olduğu gibi yeni yara iyileştirme dokusu başlangıçta yumuşaktır ve sonrasında sert bir yara izi oluşturmaktadır. Lenf ödemleri hasta bölgesinde görünür bir şekilde sertleşir. Buna skleroz denir.
Lenf ödeminin deri ve deri altı dokularındaki akışları ayrıca kronik bir iltihaba benzer. Dışarıdan iltihap olarak belli olmasa da değişen durumlar derinin bağışıklık fonksiyonunun kötüleşmesine neden olur. Böylece lenf ödemleri ağırlık derecesinde ilerledikçe örneğin yılancık (erizipel) gibi mikrobik deri enfeksiyonuna veya mantar iltihaplarına yol açabilmektedir
Lenf ödeminin klinik aşamaları bu gelişim basamaklarına dayanmaktadır.
Aşama 0 (latent aşama): Lenf damar sisteminin zaten yetersiz çalıştığı fakat vücudun lenflerle dengeleme mekanizmaları ile baş edebildiği durum söz konusudur. Ödem yoktur.
Aşama 1 (reverzibra aşama ): Lenf damar sistemine fazla yüklenilmektedir. Hasta bölgede proteinli fakat henüz yumuşak olan bir şişme oluşmaktadır. İçeri göçmeler içeri doğru bastırılabilmektedir. İlgili kol veya bacağı yukarıya doğru tutarak şişme kendiliğinden geri çekilir.
Aşama 2 (spontane irreverzib –dönüşü olmayan aşama): Şişmenin çok belli olduğu bu aşamada fibroz ve skleroz oluşur. Şişmeler artık içeriye bastırılamaz kolu veya bacağı yukarıya doğru tutarak da kendiliğinden geçmez.
Aşama 3 (elephantiasis, fil hastalığı): Deri çok serttir ve şişme aşırıdır. Siğil şeklinde urlar mevcuttur. Bazen büyük kabarıklıklar oluşmakla birlikte yılancık hastalığın ( erizipel ) ortaya çıkma tehlikesi çok yüksektir. Bu aşama derin ve zor iyileşen yaralara meyillidir.
LENFÖDEMİN TEDAVİSİ:
Lenfödem hastalığında en sık yapılan hata hastalığı kendi akışına bırakmaktır. Böylece hastalık tedavisi ve geriye dönüşü olmayan aşamalara terk edilmiş olur. Tedaviye ne kadar erken başlanırsa hastalığın ilerlemesi o kadar kolay önlenmiş ve geri aşamalara çekilmiş olur. Aşama 1 de tedavinin başlaması hastalığı çoğu zaman aşama 0 geri getirir.
Bu konuda uzman olan bir doktora kol veya bacaklarda lenf ödemi tespit etmesi için klinik bir muayene yeterli gelmektedir. Hastalığın ilerlemesini önlemek için bu muayenelerin erken yapılması gerekmektedir.
Fiziki tıkanıklık çözme terapisi: Fiziki tıkanıklık çözme terapisi 2 aşamadan oluşur: Birinci aşamada şişkinliği azaltma açısından en iyi sonuç sağlanmaktadır. İkinci aşama bu sonuçları korumak ve gerekirse mevcut olan fibrozu ve sklerozu daha da iyileştirmeyi amaçlamaktadır.
Kapsamlı fiziki tıkanıklık çözme terapisi: Kombine edilmiş bir tedavi şeklidir. Bütün yöntemler iyileşmeye katkıda bulunmakla beraber, birlikte uygulandığı takdirde en iyi başarıyı elde edilmektedir. Cilt bakımı, manuel lenf drenajı,kompresyon tedavisi, hareket tedavisi (yürüme,pasif jimnastik,yüzme), sistemik hastalıklarıyla mücadele, ( damar sertliği,şeker,tansiyon yüksekliği ve aşırı kilo) ozon tedavisi,oksijen tedavisi ve tüm dünyada son zamanlarda uygulanan yüksek başarı sağlayan’ düşük enerjili lazer tedavisi ‘kapsamlı fiziki tedavide önemli yöntemlerdir.
Manuel lenf drenajı: Uzmanlaşmış terapistler tarafından yapılmaktadır. Klasik bir masajla karşılaştırılmamalıdır veya onun yerine konulmamalıdır. Lenf sistemi atardamar veya toplardamar sistemi gibi gelişi veya gidişi olmayan lenf sıvısını sadece aşağıdan yukarıya taşıyan bir sistem olduğundan klasik bir masajla karşılaştırılmamalıdır. Lenf drenaj sayesinde lazer terapilerinde şiş olan bölgeden, lenf damar sisteminin çalışır durumda olan bölgelerine lenf sıvısı aktarılıp oradan da ana toplardamara dökülmek suretiyle ana dolaşıma aktarılır.
Kompresyonlu çoraplar: Lenf ödem tedavisinde korumak için kompresyonlu çoraplar da kullanılmaktadır. Bu çoraplar fazla esnek değildir. Hastanın lenfatik sistemindeki basıncına cilt kalınlığına ve cilt altı yağ dokusunun kalınlığına ve onun oluşturduğu basınca göre verilmektedir. Hareket halinde bu esnek çoraplar kasa karşı sabit bir direnç sağlayarak kas pompalarının etkisini güçlendirmektedirler.
![]() |
![]() |
Düşük Enerjili Laser Tedavisi (LLLT): Lenfödem tedavisinde son yıllarda tüm dünyada uygulanan çok önemli ve etkili bir tedavi yöntemidir. Hastanın damar yolundan hastalığın derecesine göre uzman hekim tarafından ışınlarının vücuda verilmesi şeklinde uygulanan zahmetsiz ve çok etkili bir tedavi yöntemidir. Kısaca dokuda fazla sıvı düşük enerjili lazer tedavisinin farklı ışık ve çeşitli dalga boylarında hekim tarafından lenf ödemin derecesine göre ve dokunun kalınlığına bağlı tıkanıklık yeri ve derecesine göre seçilerek uygulanmaktadır.
Lenf tedavisinde çalışır durumda olan lenf damarlarındaki lenf akışı yükselmiş durumdadır. Böylece geriye tıkanmış olan sıvı daha fazla lenf kapilerlere alınabilmektedir. Düşük enerjili lazer tedavisi bu kapilerlerdeki genişliği sağlamaktadır. Böylelikle toplanan sıvı daha rahat bir şekilde kapilerlerden lenf damarlarına geçerek drenaj sağlanmaktadır.
Tedavinin ana fikri basıncı azaltarak atık madde ve sıvılara tüm parçaları ile birlikte ve lenf damarlarına ve oradan da toplardamarlara geri akmasını mümkün kılmaktır. İşte bunun için lenfödemin ağırlık derecesine göre hekim çeşitli renklerde dalga boylarda, çeşitli güçlerde lazer seçerek uygulamaktadır.
![]() |
![]() |
Kliniğimizde tedavi süresince yapılan mavi ışık tedavisinde cilt iltihapları ve enfeksiyonları büyük ölçüde yok edilmekte ve kan hücresini etkilediği için hasta uzun müddet değişik iltihapl ve enfeksiyonlara karşı korunmaktadır. Bizim kliniğimizde lenf ödem tedavileri genellikle 10 gün sürmektedir. Seanslar hergün 2 saat olarak uygulanmaktadır.
Düşük enerjili laser tedavisi ağrısız, bıçak altına yatmadan uygulanan ve etkileri hızla görülen bir tedavi olduğu için ülkemizde de hızla benimsenip uygulanmaktadır.
Kan ile lenf damar sisteminin ve organlarının örneğin derinin arasındaki kapilerlerin sıvıları ve tüm parçaların değiştirilmesi basınç farklılıklarına bağlıdır. Akış her zaman yüksek basınçlı yerden alçak basınçlı yere doğru gitmektedir. Her şey çalışır durumda olduğu sürece tabiat, çeşitli damar çaplarının çeşitli protein ve şeker yoğunluğu kombinasyon ve pompalama mekanizmalarının devreye girmesiyle akışın her zaman doğru yöne gitmesini sağlamıştır. Yani atardamarlardan dokuya doğru ve dokudan tekrar toplardamarlar ve oradan da atık maddeleri lenf damarlarına doğru yönlendirmektedir. Bizim bu durumda lenf damarların en iyi şekilde çalışmadığından bu basınç koşulları bozulmaktadır. İşte burada düşük enerjili lazer tedavisi devreye girerek daralmış lenf damarlarında genişleme yaparak akış yolunu açarak basıncı azaltır dolayısıyla dokuda boşaltım sağlanarak dokudaki şişlik azalır.
Koruma terapisi: Fiziki tıkanıklık çözme tedavisinden sonra önemli nokta koruma terapisidir. Yani hasta iyileştim düşüncesiyle dikkatsiz davranırsa tedavinin bir anlamı kalmaz. Cilt, lenf ödeminde iltihaplara ve enfeksiyonlara eğilimli olduğundan cildi korumak için her gün tüm vücut ılık su ile yıkanarak duş alınmalıdır. Cildi korumak için düzenli bakım yapmak şarttır.
Lenf ödem ile ilgili korunmalarda hastalar beslenmelerine dikkat ederek fazla kilodan uzak durmalı,
Lenf ödem olan koldan mesela tansiyon ölçülmemeli, kan alınmamalı, enjeksiyon yapılmamalı, aşırı güneş ışınından korunmalı,
Çevrede bulunan böcek ısırmalarına karşı dikkatli olmalı, evde ve bahçede yaralanmadan örneğin koruyucu eldiven giyerek çalışmalı
Spor aktivitelerini dikkatli bir şekilde yapmalı
Kıyafetlerde dar pantolon, dar sütyen ve iç çamaşır gibi vücudu kesen giysilerden uzak durmalıdır.
LENF ÖDEM TEDAVİSİNDE DÜŞÜK ENERJİLİ LASER TEDAVİLERİNİN ETKİ MEKANİZMALARI Lenfödem hastalarına fil hastalığı teşhisini konduktan sonra hangi ışının, hangi dalga boyu ve güçte (yeşil, kırmızı, sarı, mavi veya ultraviyole ışık ), ne kadar sürede verileceğini ayarlayarak hastaya zahmetsiz ve ağrısız bir şekilde uygular. Bu uygulamaların etkileri ise;
Kırmızı Laser kirmizi-lazerHücre aktivitesini ve microsirkülasyonu (kanlandırma) artırır. Hasar görmüş dokuları onarır. Kırmızı lazer kronik rahatsızlığın iyileşmesinde en etkili ışıktır.
Yeşil Laser: Anti enflamatuar (iltihap kurutucu) etkisi olur. Enflamasyonların (iltihaplanma) sebep olduğu ağrı ve tedavilerinde etkilidir.
Mavi Laser: Çok kuvvetli anti enflamatuar etkisi vardır. Yaranın iyileşmesinde çok etkilidir.
LOW LEVEL LASER TERAPİ (LLLT) KANDA UYGULANMASI VE LENFÖDEM HASTALIKLARI ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ
1) Kana uygulanan lazer ışınlaması esnasında kanın emmunolojili aktivitelerinde artma ve anti enflamatuar etki gözlenmiştir. Bu şekilde bu tedavide vücuttaki immun sistemi kuvvetlenir. Lenfödemin vücuda verdiği iltihabi reaksiyon etkileri hızla azalır.
2) Trombosit agregasyonunda azalma eğilimi görülür. Eritrositlerin deformasyonunda iyileşme hızını arttırır, karbondioksit baskısını azaltır bu da yaranın iyileşmesi açısından çok önemlidir. Buna ilave olarak makrofajlarin fagositik aktivitesindeki artma yapısal değişiklikler ile bağlantılı olarak sağlanmıştır. Dokunun hipoksiyasi iyileşmesi dokunun metabolizmasının iyileşmesini sağlar. İlave olarak fibrinolizis aktive olur. Ayrıca ATP sentezi ile doku zarı potansiyelinin normalleşmesi de gözlenebilir. İlave vasodilatasyon kapillerin deblok olmasını kollateral damarların da blokajının açılmasını sağlar. Bu kanın reolojikal özelliklerinin iyileşmesi ile bağlantılıdır. Kanın reolojikal özellikleri iyileşir ve bununla bağlantılı olarak vasodilatasyon gerçekleşir, kapiller ve kollateraller açılır. Kanın reolijik özellikleri iyileşir, nano iyileşir. Hepsi vasodilatasyona yol açıyor. Bu sayede kılcal damarlar debloke olur.
3) Lazer ışınlaması yapıldıktan sonra mitokondride değişiklikler oluyor. Bu da ATP üretiminin artması ve çeşitli metabolik yolların (prosses) aktive olması mümkün oluyor. Yani mitokondriler değişiyor ve değişen büyük (dev) mitokondrilere dönüşüyor. Bu dev mitokondrialar elektron mikroskopla bakıldığında yüzük şeklinde görülür. Ancak bu değişiklikler dev mitokondrialar ile karıştırılmamalıdır farklıdır. Lazer irridasyondan sonra organcıklara zarar vermeden mitokondriaların tüp şeklindeki yapısı değişir.
Işık olmadan hayat yoktur. Bütün yaşam doğal bir ışık spectrumunda gelişmiştir. Bu spectrumda görünen renkler ultraviolelerin bazı kısımları,çeşitleri infrarede yakın spectrumda vardır. Bütün hücre organ ve organik moleküller bu spectrumda gelişmiştir. Tüm bu organlar belli ışık dalga boylarını emebilir ki bunda uyarıcı veya sakinleştirici vücut uyaranlarına yol açıyor.
Genel olarak bilinmektedir ki düşük seviyeli lazer yaraların iyileşmelerini hızlandırıcı ve çeşitli yollarla immum sistemini uyarır. Düşük seviyede enerji terapilerin kilit mekanizması mitekondri yani ışığın absorbe etmesi ile hücreye daha fazla enerji gitmesidir.
Ne yazık ki insanlar güneş enerjisini direct olarak kullanamaz. Hayatımız ona bağlı olmasına rağmen bir taşıyıcı gereklidir. Bu da yeşil bitkilerin claro plustlarıdır. Bu taşıyıcıda bulunan clorofil güneşin kırmızı ve mavi ışıklarını absorbe eder. Oksijen ile karbonhidrat üretir ki bunlar bu maddeler insan mitokondrisinin ATP üretimi için ihtiyaç duyduğu maddelerdir. Bu noktada bağlantı çok net görülebilir. Mitokondria (hücrenin enerji santrali) kısıtlı bir yaşam süresindedir. Ne yazık ki güneş ışını derinin yalnızca yüzeysel katmanlarında kalır. Böbrek karaciğer kalp gibi organlara ışık tedavisiyle ilave enerji ulaştıramaz. Lazer terapisinin şansı burada ortaya çıkar..
Kan ile lenf damar sisteminin ve organlarının örneğin derinin arasındaki kapilerlerin sıvıları ve tüm parçaların değiştirilmesi basınç farklılıklarına bağlıdır. Akış her zaman yüksek basınçlı yerden alçak basınçlı yere doğru gitmektedir. Her şey çalışır durumda olduğu sürece tabiat, çeşitli damar çaplarının çeşitli protein ve şeker yoğunluğu kombinasyon ve pompalama mekanizmalarının devreye girmesiyle akışın her zaman doğru yöne gitmesini sağlamıştır. Yani atardamarlardan dokuya doğru ve dokudan tekrar toplardamarlar ve oradan da atık maddeleri lenf damarlarına doğru yönlendirmektedir. Bizim bu durumda lenf damarların en iyi şekilde çalışmadığından bu basınç koşulları bozulmaktadır. İşte burada düşük enerjili lazer tedavisi devreye girerek daralmış lenf damarlarında genişleme yaparak akış yolunu açarak basıncı azaltır dolayısıyla dokuda boşaltım sağlanarak dokudaki şişlik azalır.